Cafer Sadık Abahoğlu Holding’in CEO’su Dr. Faruk Güler Türkiye’de sanayinin geldiği noktayı ve Holding olarak hedeflerini anlattı.

Katma değer yaratabilen kazanacak.


Önce Kalite Dergisi
 

Denizli merkezli bir şirket Cafer Sadık Abalıoğlu Holding 3 ana sektörde ağırlıklı olarak faaliyet gösteriyor. Tekstil, ambalaj ve elekrolitik bakır tel. Erbakır şirketi Sanayi Odası’nın ilk 500 şirketi sıralamasında özel sektör kategorisinde 25. NASA’da uzay teknolojisinde kullanılan bakır teller ve Beyaz Saray’ın asansörlerindeki bakır teller Erbakır’ın ürünleri. Abalıoğlu Tekstil son yıllarda standart ürün yelpazesini teknolojik ürüne dönüştürme yoluna gitmiş ayrıca Mısır ve Özbekistan’da yatırımları var. Yine İSO ilk 500 içinde olan ve halka açık bir şirket olan Dentaş Ambalaj ise büyümesini Adana ve Çorlu’daki yatırımları ile sürdürüyor. Dentaş Kağıt şirketi ise yurtdışı atağını Romanya’dan başlatmış, sırada Rusya var.. 

Holding’in CEO’su Dr. Faruk Güler Anadolu kökenli bu aile şirketinin hem geçirdiği sürecin hem de kurumsallaşma yolunda attığı adımların mimari. Endonezya ve Tayland’da 10 yılı aşkın görev yaptıktan sonra “artık yurda dönme zamanı” deyip Türkiye’ye geri dönen Güler önce bir boya şirketinin Genel Müdürlüğü’nün yapmış sonra Abalıoğlu Holding’den gelen teklifi değerlendirerek 1999 yılında göreve başlamış. 

“Dünyada 2003‘de başlayan büyüme carkı durmaya başladı. Petrol ve hammadde fiyatları son derece yüksek. Artık standart üretim yerine; teknolojik üretim yapıp katma değeri yüksek ürünlere yönelmeyenin işi hayli zor..” diyor ve ekliyor: “Savrulmadan kendi değerle koruruz diye bakmamız lazım”. Faruk Güler örneğin tekstilde Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumu yöneticisi olduğu şirketlerden örnekler vererek anlatıyor: 
 

 
 

1941’den beri pamuk ve çırçır işindeyiz. 1991’dan beri iplik üretiyoruz. Ancak son yıllarda iplik haline getirilecek Ege pamuğu bulmakta zorlanıyoruz. 2007 yılı çırçır ciromuz 2006’nın yarısı kadar oldu; 2006’da 2005’in yarısı kadardı. Çünkü artık Ege’de pamuk üretimi çok düştü. Nedeni çiftçinin artık pamuktan para kazanamaması. Bu neden oluyor? Çünkü iplik üreticisi artık yurtdışından pamuk alıyor. Başta ABD ve Yunanistan’dan yapıyor. ABD kendi pamuk üreticisini korumak için her şeyi yapıyor. Devlet, teşviğini verdiği gibi pazarlamasını da kendisi yapıyor. Bizde ise çiftçi daima tek başına. Amerika her yıl Türkiye’den belli sayıda pamuk alıcısını davet eder. Uzun vadeli ve düşük faizli kredi ile pamuk satar.

 

Dünyaya açıldığınızda sistemlerinizi düzgün kuramazsanız ABD köylüsü tüm dünyaya mal satar siz satamazsınız. 2007 yılı içinde öyle bir noktaya gelindi ki, artık tekstilci pamuk bile alma ihtiyacı duymuyor. Çünkü bu kez de Pakistan ve Hindistan’dan ucuz iplik geliyor. Neredeyse pamuk fiyatına iplik gelmeye başlayınca bu kez iplik fabrikaları kapanma noktasına geldi. Birçoğu çalışmıyor, çoğu fabrika yalnızca yüzde 50 kapasite ile çalışıyor. Özellikle 2006 yılındaki yanlış teşvik politikası yüzünden teşvikli illerde iplik fabrikası yatırımı yapıldı.Oysa Türkiye’de yeni iplik fabrikasına ihtiyaç yoktu. Hala da yok. Teşvik, küresel stratejinize bağlı olmalı. Eğer tekstili tümden teşvik edeceksiniz bunun bir politikası olmalı. İplik yatırımı yanlıştı. “Ne yaparsan yap teşvik ediyorum” politikası ile bir yere varılmaz. Üstelik önümüzdeki günlerde daha da zorlaşacak işler. Maliyetlerimizin altında iplik satılıyor. Doların düşmesi nedeniyle, yurt içindeki alıcılarımız, ipliği bizden değil Hindistan, Pakistan gibi ülkelerden almayı tercih ediyor. Bu, Türkiye sanayicisi için kötü bir durum. TL’ nin aşırı değerlenmesi neticesinde müşterilerimiz ihracata zorlanıyor buda bizi tabiî ki etkiliyor. Sektörü tümden ele almadıktan sonra mümkün değil toparlanma. Hükümetin bugün ki politikaları ile olamaz. İki tarafında ciddi değişiklikler içine girmesi lazım.

 

‘2008 yılı katma değeri yüksek ürünlerin ihraç edileceği yıl olacak.’ Deniliyor ama bunun gerçekleşebilmesi için hükümetin katma değeri yüksek yatırımları teşvik eden bir yapı getirmesi lazım. Standart tişört yapana teşvik değil, teknolojik ürünler yapana teşvik getirmeleri lazım. Ayrıca insan kaynağı da önemli. Teknolojik üretim için iyi yetişmiş uzmana ihtiyaç var…”

 

“Peki bir iplik üreticisi olan Abalıoğlu Tekstil bu sorun ile nasıl baş ediyor?”

 

Biz dört yıl öncesine kadar tamamen standart pamuk ipliği üretiyorduk. Bugün ancak %30’unu teknolojik ürüne dönüştürebildik. Burada 3 faktör önemli:

 

Nasıl yapacağınız? Makine parkınız? Pazar? Bu üçünün değiştirmeden standart üretim için kurulmuş bir fabrikayı farklı ürünler üretir hale getiremezsiniz?

Ciddi yatırım ciddi farklılaşma gerektiriyor. Pamuk dışı elyaf kullanarak yalnız giysi değil, teknik alanda kullanılan kumaşlar için iplik üretiyoruz. Bugün üretimimizde pamuk dışı elyaflar çoğunlukta. Bunlarla ne yapıyoruz? Yanmaya dayanıklı giysi, otellerde yanmaya dayanıklı perdelik kumaşlar, anti bakteriyel özelliği olan ürünler, emniyet kemeri, filtre için iplikler... 1991 yılında kurulan ilk fabrikamızı tamamen değiştirdik bu hale getirdik. Türkiye’de Aksa, Avrupa ve Uzak Doğudaki elyaf üreticileri ile çalışıyoruz. Çıkan makineleri ya satacaktık ya da başka bir ülkeye taşıyacaktık. Mısır’ı seçtik. İnşaat işi bitti şimdi makine kurulumu başladı.

 

Holdingin CEO’su Dr. Faruk Güler Anadolu kökenli bu aile şirketinin hem geçirdiği sürecin hem de kurumsallaşma yolunda attığı adımların mimari 2OO3’lerde başlayan büyüme çarkı artık durmaya başladı. Petrol ve hammadde fiyatları son derece yüksek. Artık standart üretim yerine teknolojik üretim yapıp katma değeri yüksek ürünlere yönetmeyenin işi hayli zor..” diyor ve ekliyor: Savrulmadan kendi değerlerimizi nasıl koruruz diye bakmamız lazım”

 

Neden Mısır’ı seçtiniz?

 

Mısır dünyanın en kaliteli pamuğunu üretiyor. Ayrıca maliyetiniz iki ana kalemde, işçilik ve enerjide üçte biri kadar. Ayrıca Mısır’da ABD ile yapılan anlaşma gereği nitelikli sanayi bölgeleri var buralardaki üretim ABD pazarına gümrük vergisi ve miktar kısıtlaması olmadan giriyor. Bu avantajı da kullanacağız. Bir diğer yeni üretim yerimiz de Özbekistan. Standart üretim için teşvikli bir proje başlattık. Özbekistan Mısırdan yüzde 10 ila 20 daha düşük.

 
Erbakır’ın geçirdiği değişimden bahsedecek olursanız, neler söylersiniz?
 

Bakır sektöründe 1983’ten beri varız. 1999’a kadar orada da standart ürünlerle gittik. 1999’da başladığımız bir yatırımlar zinciri ise hala devam ediyor. Her yıl önümüzdeki beş yıl ne yaparız? Diye planlama yapıyoruz. Çok özellikli ürünler yapmaya başladık Örneğin sağlık araçları içindeki kablolar, uzay teknolojisinde kullanılan hassas ürünler…

 

Zaten yıllar içinde oluşmuş bir know- how vardı, biz bunu yatırıma dönüştürerek ciddi bir niş yakaladık. İhracatımızın büyük bir çoğunluğunu Avrupa ve ABD’ye yapar hale geldik. Otomotiv sektörü, kontrol sistemleri içindeki kablolar, elektronik sektörü, ısı izolasyonunun önemli olduğu alanlar....

 

Nasıl bu hale geldik? 

Önce Erbakır içinde 3 ayaklı bir yapılanmaya gittik.

 

1-Pazar ve ürün geliştirmeye yönelik strateji departmanı oluşturduk; 
2-ABD’de kendi pazarlama şirketimizi kurduk. 
3-Ürün geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptık. Bizim kullandığımız ve başka hiç bir yerde olmayan makine modifikasyonu yaptık. Denizli’de üretilen bakır tel artık NASA’da kullanılıyor.

 

Beyaz Saray’da yeni yapılan asansörlerin kablolatındaki bakır tel de bizim. İhracatımız Avrupa, ABD ve israil’e... Toplam üretimin yüzde 25’i ihracat. Hepsi de yüksek katma değerli üretim. 2006 Yılında 176 milyon dolarlık satış yapmıştık, 2007 Yılında 200 milyon dolar oldu.

 

Standart tişört yapana teşvik değil teknolojik ürünler yapana teşvik getirmeleri lazım Ayrıca insan kaynağı da önemli. Teknolojik üretim için iyi yetişmiş uzmana ihtiyaç var..

 
Ambalaj sektöründe nasıl bir yapılanma içinde oldunuz?
 

Ambalaj sektöründe faaliyet gösteren iki şirketimiz var. Dentaş Kağıt ve Dentaş Ambalaj. Dentaş Kağıt şirketimizde sıkıştırılmış elyaf kullanarak viol yapıyoruz. Yüzde 70 pazar payımız var. Türkiye dışında nerede büyüyebiliriz diye düşündük, Romanya’yı seçtik.

Dentaş Ambalaj, oluklu mukavva kutu ve kağıt sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Türkiye’nin ikinci özel sektör işletmesi olarak 1975 yılında Denizli’de kuruldu. Çok ortaklı yapıya sahip olan DENTAŞ Ambalaj, 2000 yılında halka arz edilerek İMKB’ye kote oldu. 

Denizli’deki modern tesislere ilave olarak ikinci tesis 2007’de Adana’da açıldı. 3. tesis ise Çorlu’da 2008’in ilk çeyreğinde devreye girecek.

5 yıl önce bir hedef koyduk biz dünyanın her yerinde üretim yapabilecek bir yetkinliğe ulaşmamız lazım dedik. Önce Türkiye’nin etrafındaki ülke yapabiliriz diye bakmak gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin Rusya’da yatırım yapmak bizim için Çin’den daha öncelikli.

 

Cafer Sadık Abalıoğlu Holding Küresel. Sözleşmesine de imza attı. Neden imzaladınız ve nasıl bir taahhüt altına giriyorsunuz?

 

Bizim şirket olarak 2000’li yılların başında kendimize koyduğumuz bir hedef vardı: dünya’nın en iyi idare edilen aile şirketlerinden biri olma hedefi. Dolayısıyla web sitesinde ilkelerimizi ve bunlara nasıl uyduğumuzu zaten çok önceden yayınlamıştık.

 

Etik değerlere bağlılık en büyük özelliğimiz. Biz aile şirketi olarak kalacağız ama sistemimizi öyle kuracağız ki dünyada örnek olsun.