“65. Yılını kutlayan Abalıoğlu Holding, sadece ulusal değil aynı zamanda uluslararası bölgelerde üretim hedefleri olan bir şirket olmanın haklı gururunu yaşıyor.”
 
Ekonometri Dergisi
 

Oğuz Abalıoğlu, Abalıoğlu Holding’in genç kuşak Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı. Bu göreve gelmeden önce grup şirketlerinden Erbakır Elektrolitik Bakır Mamulleri A.Ş. de 6 yıl, Dış Ticaret departmanında çalıştı. Eylül 2004 tarihinde de şu andaki pozisyonuna atandı.

Boston Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu Oğuz Abalıoğlu, özellikle Abalıoğlu Holding gibi aile şirketlerinde yeni kuşak yöneticilerin daha bilgili olması ve mümkün olduğunca fazla departmanda görev alması gerektiğinin altını çiziyor. Abalıoğlu: “Erbakır’ın satış ve pazarlama departmanında geçirdiğim 6 yılda müşteri odaklı olmayı öğrendim. Bence bu her üst düzey yöneticide olması gereken bir yetkinlik” diyor.

Oğuz Abalıoğlu, şirket ve grup içerisinde bulunan üst düzey yöneticilerin tecrübelerinden oldukça faydalandığını vurguluyor. “Hangi kademede olursa olsun bir kişinin hem kişisel, hem de kariyer gelişimi için öğrenme isteğinin olması şart” diyen Abalıoğlu, eğitim ve konferansların kişisel gelişim için çok önemli olduğunu ama asıl değerin teorik bilginin pratiğe, yani profesyonel dünyaya aktarılmasıyla yaratıldığını belirtiyor.

Oğuz Abalıoğlu, aile şirketlerinde aile üyelerinin istihdamı konusunda önemli olanın tecrübe olduğunu söylüyor. Elemana göre uygun iş yerine işe uygun eleman seçmenin önemine işaret eden Abalıoğlu, örneği çok uzağa gitmeden, kendi ailesinden veriyor. “İşe 3 kardeş olarak başladık. Ben Erbakır şirketimizin ihracat departmanında, kardeşim Ahmet, Dentaş şirketimizde satış elemanı, en küçük kardeşim Beril ise temizlik kağıtları işimizin satış temsilcisi olarak göreve başladık. Soyadımızdan önce adımız geliyordu, hala da öyle. İşi mutfağında öğrendik. Müşteri ile nasıl diyalog kurulacağını, malın nasıl alınıp nasıl satılacağını, pazarlığın nasıl olması gerektiğini ve çalışanların iş dünyasında neler hissedebileceğini bizzat hissederek öğrendik. Yönetim kademesine çıktığımızda ihtiyacımız olacak tecrübe ve bilgiyi yaşayarak öğrendik. Asla soyadımız Abalıoğlu diye hak etmediğimiz makama oturmadık. Unutmamak lazım, bireyler geçici ama şirketler kalıcı olmak zorundadır.” diyor.

 
Bir röportajdan çok sohbet havasında geçen söyleşimizde Oğuz Abalıoğlu, Ekonometri dergisinin sorularını içtenlikle yanıtladı
 
Ekonometri: Sizi tanıyabilir miyiz?
 
1973 doğumluyum. Boston Üniversitesi’nde İşletme okudum. Mezuniyetimin ardından İtalyanca öğrenmek için İtalya’ya gittim. Dönüşte de grup şirketlerimizden Erbakır bünyesinde 1998 yılı sonundan itibaren çalışmaya başladım. Erbakır’da 6 yıllık iş deneyimim boyunca ihracat elemanı olarak başladığım görevimi dış ticaret müdürü olarak noktaladım. 2004 Eylül döneminde de Cafer Sadık Abalıoğlu Holding’de Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı olarak göreve başladım. Şu an Holding CEO’su (Yürütme Kurulu Başkanı) Dr. Faruk Güler ile birlikte operasyonel işleri yürütüyoruz.
 
Ayrıca Denizli Genç Sanayiciler Birliği’nin başkanlığını sürdürüyorum. Grup şirketlerimizdeki tüm genel müdürlerimiz, mali işler müdürlerimiz, ticaret müdürlerimiz ve teknik işler müdürlerimizle koordineli bir şekilde “Nasıl daha başarılı olabiliriz” sorusunun yanıtlarını arıyoruz. Plan ve hedeflerimizin bir üst kurula, yani yönetim kuruluna aktarılması da görevlerimiz arasında.
 
Ekonometri: Hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?

3 ana sektörde faaliyet göstermekteyiz. Bunlar kağıt ambalaj, bakır ve tekstil. Dentaş Ambalaj ve Kağıt Sanayi şirketimizde Oluklu Mukavva ve onun hammaddesi olan kağıt üretiyoruz. Ambalaj sektöründeki firmamız halka açık bir şirket olup iki adet tesisimiz bulunmaktadır. 2000 yılında halka açılarak elde ettiğimiz gelirle 2. oluklu mukavva tesisimizi kurduk. Halka açılarak elde ettiğimiz geliri yine halka iade ettik. Çorlu’daki oluklu mukavva tesisimiz bu sektördeki en büyük tesis. Biz tesislerimizin entegre olması nedeni ile çevremizdeki hammaddeyi çok daha çabuk oluklu mukavvaya çevirebiliyoruz. Sektöründe Türkiye’nin 3. en büyük şirketiyiz. Zaten faaliyette bulunduğumuz sektörlerimizin hepsinde ilk 3 içerisindeyiz. Holdingimizin diğer bir kuvveti kağıt sektöründe faaliyet gösteren Dentaş Kağıt Sanayi’dir. Viyol (yumurta kapları) üretiyoruz ve alanımızda pazar lideriyiz. Denizli’deki tesisimiz dışında Romanya’da da 1.5 senelik çalışmamızı geçtiğimiz Şubat ayında noktaladık ve ilk yurtdışı tesisimizi kurduk. Çorlu bizim ilk Denizli dışarısındaki üretim tesisimizdi, Romanya ise ilk yurtdışı üretim tesisimiz oldu. İştirak kuruluşları arasındaki bir diğer kuruluşumuz Erbakır’dır. Cevheri ya da ham bakırı yurtdışından ithal ediyoruz. Maalesef Türkiye’de bakır rezervleri olduğunu biliyoruz ama imkanlardan dolayı Türk üreticisi bunu ithal etmek durumunda kalıyor. Bakırı alıp tel haline getiriyoruz. Bu tel de özellikle kablo firmalarında ham madde olarak kullanılıyor. Şu an biraz önce belirttiğim gibi Erbakır Türkiye’nin en büyük Pazar payına sahip firmasıdır.
 
Bu yıl 65. yılımızı kutluyoruz. 1941 yılında dedem merhum Cafer Sadık Abalıoğlu tarafından kurulan grubumuz tüm sektörlerinde ya pazar lideri ya da ilk sıralarda yer almaktadır. Her ne kadar tüm iş dallarımız sanayi ara malı üretiyorsa da sektörde tüm ürünlerimiz kalite ve servis açısından tercih edilen ürünler olmuşlardır. Buradan hareketle de Cafer Sadık Abalıoğlu ismi artık bir marka olmuştur diyebilirim.
 
Ekonometri: Romanya’da da yatırımız var, sorabilir miyim neden Romanya?
 
Romanya’ya pazar nedeniyle gittik. Bizi o bölgeye çeken asıl neden coğrafi konumu. Aslına bakarsanız, asıl hedefimiz sadece Romanya değil, Romanya ile birlikte onun komşularıdır. Bu ülkeler pazar açısından oldukça zengin. Romanya tesisimiz açılmadan önce çevre ülkelere giden mallarımız Türkiye’den gönderiliyordu. Artan lojistik zorlukların nedeniyle bölgeye yatırım yapmaya karar verdik. Yapılan fizibilite çalışmaları sonucunda da Romanya’nın en uygun ülke olduğuna karar verdik Öte yandan Romanya’nın başka avantajları da var. Örneğin bu ülkede maliyetler Türkiye’ye göre çok daha düşük. Gerçi Avrupa Birliği sürecine giren Romanya’da maliyetler özellikle son dönemde biraz yükseldi ama yine de Türkiye ile kıyaslandığında bu ülkenin avantajları daha fazla. Diğer taraftan Türkiye’deki üretimimiz hız kesmeden ve kapasite artırımına gidilerek devam edecek.
 
Ekonometri: Tekstildeki stratejiniz nedir?
 
Grubumuzun bir diğer işi de daha önce belirttiğim gibi tekstil sektöründedir. Abalıoğlu Pamuk ve Abalıoğlu Tekstil Sanayi olmak üzere iki ayrı şirket olarak entegre bir tekstil işimiz var diyebilirim. Pamuk işimiz çırçır diye adlandırdığımız pamuğun tarladan toplandıktan sonra çekirdeklerinden ayrılması işidir. Tekstil firmamız da ise iplik üretiyoruz. Biliyorsunuz tekstilde bir kriz yaşanıyor. Biz bunu 3-4 yıl öncesinden görerek katma değeri daha yüksek işlere girdik. %100 pamuklu çalıştığımız bir dönemden çıktık. Şuan ürünlerin %30-35’lik bir kısmını pamuk karışımlı değişik elyaflardan yapıyoruz ki; bu da ürünün katma değerini yükseltiyor. Ayrıca daha sofistike ve teknik anlamda yapması daha zor ürünler olduğu için katkı payları yükseliyor. Kendimizi bir nevi tekstil krizine karşı böyle hazırlamış olduk. Onda da pazardaki farklılığımızı, yaptığımız satışlardan ve cirolardan görebiliyoruz.
 
Bildiğiniz gibi tekstil batıdan doğuya doğru ilerleyen bir sektör. Bu sektör Türkiye’den de çekilecektir. Çünkü tekstil emek yoğun bir sektör. Hindistan, Pakistan ve Çin’de işçiler 30-50 $ seviyesinde ortalama aylıkla çalışırlarken, Türkiye’de bir işçinin aylık 600$ aldığı bir noktada rekabet edebilmek imkansız. Bu nedenle önümüzdeki birkaç yıl içerisinde tekstilde değişimler bekliyoruz.
 
Ekonometri: Kendinizi bu sorundan nasıl koruyorsunuz?
 
Üretim politikamızda bir değişime giderek katma değeri yüksek ürünler üretmeye başladık. Ayrıca yurt dışında Mısır ve Özbekistan’a yoğunlaştık. Bu ülkelerde pamuk ipliği tesisleri kuracağız. Özbekistan projemiz yaklaşık 2 yıl önce başladı. Ancak oradaki bürokratik işlemlerden dolayı biraz uzun sürdü maalesef. Özbekistan’daki amacımız ürünlerimizi yine Türkiye ve Rusya’ya pazarlamak.

Ekonometri: Neden yatırım için Mısır’ı seçtiniz? 

Mısır’daki üretimimizin ana nedenleri arasında ucuz iş gücü ön plana çıkıyor. Ayrıca enerji de 3 cent civarında; oldukça ekonomik. Bir de tabii Amerika ile özel serbest ticaret bölgeleri sayesinde kotasız ihracat ilişkisi kurma şansımız var. Bununla beraber Mısır, Avrupa’ya çok yakın bir pazar. Mısır seçmemizin nedeni bu ülke tekstilde stratejik bir öneme sahip. Şu anda Mısır’la hükümet nezrinde görüşmelerimiz devam ediyor.
 
Ekonometri: Yani kurumsallaşmanızın getirdiği olumlu nedenler aile içi sorunun yaşanmasını engelliyor?
 
Kesinlikle. Şirketin kurumsallaşması bireyden çok sürecin önem kazanmasını, aile içi sorunlarında milimize olmasını sağlıyor. Bugün şirket olarak kurumsallaşma adına bir çok çalışmalarda bulunuyoruz. Aile anayasası oluşturmak bu konuda yaptığımız çalışmalardan biri. Biz 3 kardeş olarak çalışıyoruz ama bizler de sürekli profesyonel yöneticilere rapor vermek durumundayız. Yıl sonunda performansımız baba ve amcalarımızdan uzakta değerlendiriliyor. Üst kademeye çıktığınızda sahip olmamız gereken tecrübeyi alt kademelerde başlayarak öğrenmiş oluyorsunuz. “Ben ailedenim, soyadım Abalıoğlu diye üst kademelerden başlamalıyım” diye bir anlayış olursa o şirket açısından çok tehlikeli oluyor. Çünkü bireyler geçici olabilir ama şirketler kalıcı olmak zorunda. Biz burada sadece şirket için bulunmuyoruz. Bizimle burada çalışan 1600 elemanımız var. Bunu 4 ile çarptığınız zaman 6000’in üzerinde kişiye ekmek veriyoruz ki; bu da Denizli ve Türkiye ekonomisine önemli bir hizmettir. Böyle de bir sorumluluğumuz var. Bu şirket yaşasın ki, o aileler de bu şirketten ekmek parası kazanabilsinler. Yine istiyoruz ki, şirketlerimizin yönetiminde bir aile anayasası olsun. Ailedeki kararların nasıl alınması gerektiğini gösteren sistematik çalışma şekillerine geçeceğiz.
 
Ekonometri: Türkiye’de bir kesim işsiz hiç çalışmıyor,çalışamıyor. Ama bir kesim de sizin gibi işine dört elle sarılmış ve bir yerlere gelme azmi ile gece gündüz çalışıyor. Sizce yeni yetişen gençlik sizden nasıl feyiz almalı?
 
Bir kişinin işinde başarılı olması için öncelikle; seçmiş olduğu işin gerektirdiği yetkinliklere sahip olması gerekir. Bunun içinde birey kendini tanımalı, güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek kariyer planını oluşturmalıdır. Ancak kendi yeteneklerimize uygun alanı seçersek başarılı olur ve bu alanda çalışmaktan mutluluk duyar, işimize dört elle sarılırız. Bu noktada doğru mesleğin seçiminde ailelere, öğretmenlere büyük rol düşmektedir. Tecrübe sahibi aile büyüklerinin çocuklarının gelecekleri için yapacakları planda, kendi isteklerinden çok çocuklarının kişisel özelliklerini göz önünde bulundurmaları gerekir. 

Aile şirketinin yönetiminde görev alacak birey için işin uygun olması durumunda, babanın ve ticaret yapan büyüklerinin çocuğa yol göstermesi gerekir. Hatta çocuğun işe başladıktan sonra bile sürekli eğitimlerle gelişimi desteklenmelidir. 

Bence daha da iyisi bireyin kurumsal bir şirkette işin mutfağında 2-3 yıl gibi bir süre tecrübe kazanması ve bu tecrübeyi gelip bu süre sonunda kendi şirketine aktarmasıdır. Şartlar gereği ben maalesef böyle yapmadım. Farklı bir yapı görseydim bunu mukayese edebilme ve iyi yanlarını buraya adapte edebilme şansım olacaktı. Bende bu durumda kendimi daha fazla geliştirerek daha fazla çalışıyorum. Kim ne yapıyor takip ediyorum ve onu kendi işimizde geliştirmeye çalışıyorum. Ama benim kesinlikle tavsiyem babaların çocuklarını kendi işlerini yapmaları için zorlamamaları ve onlara yol göstermesidir.
 
Ekonometri: Sizin pencerenizden Denizli ekonomisi nasıl görünüyor? İşsizlik ne durumda?
 
Denizli’deki sektörlere bakacak olursanız %75’i tekstile dayanıyor. 1970’lerin sonunda yapılan büyük yatırımlar sonucunda pek çok müteşebbisin olduğu bir il. İlimizin insanı kazandığını hemen yatırıma yönlendiriyor makineye veya insana yatırım yapıyor. Ancak tekstil sektörünün mevcut durumu geçmiş senelerde yanlış alınan veya alınmayan kararlardan ileri geldiğini düşünüyorum. Belki de burada devletimizin, hükümetimizin geçmişte ağabeylik göstermediği için dar bir kapsamda kaldı. Şu an gelinen noktada çok hızlı bir değişim yapmazsak çok da iç açıcı günlerin bizi beklediğini düşünmüyorum. Bilhassa ben yakın zamanda Çin’deydim ve oradaki bazı fabrikaları dolaştım. Her zaman söylediğimiz söz “Çin uzak ve kalitesiz mal üretiyor. O yüzden Türkiye’ye kısa vadede rakip olması mümkün değil”di. Ancak gördüm ki, artık öyle değil. Tamamen kaliteye ve verimliliğe odaklanmış durumdalar. O yüzden çok güçlü bir şekilde geliyorlar. Hatta “Biz tekstilden, porselenden daha fazla kalite gerektiren işler yapacağız” diyorlar. İşte bu tip politikaları biz zamanında yapmış olsaydık biz şu an böyle şeyleri konuşmuyor olurduk. “Marka yaratalım” diyoruz ama bu o kadar kolay ve her kesin yapabileceği bir iş değil. Düşünün bir İtalya’da bugün belki binlerce tekstil firması var ama kaç tanesi marka olabilmiş ? O yüzden Türkiye’de de gerçek anlamda marka olarak 1-2 firma çıkacak. O yüzden biz aslında beraber olabilmeyi ve sinerji yaratabilmeyi öğrenmek durumundayız.
 
“Grup yöneticilerimiz ile birlikte koordineli bir şekilde “Nasıl daha başarılı olabiliriz” sorusunun yanıtlarını arıyoruz.”
 
Ekonometri:. Yakın zamanda Çin’de bulundum dediniz. Sizin gözleminiz ile Çin nasıl bu hale geldi ? Yani sadece ucuz işçilik onları bu seviyeye getirmiş olabilir mi ?
 
Çin’de rejim olarak Komünizm mevcuttu. Bu sistemde biliyorsunuz belirli kimselerin elinde yüksek güçler oluyor. Bu tarz yönetilen ülkelerde bazen bu gibi sistemler ise yararlı oluyor. Çünkü çok az kişi tarafından politikalar belirleniyor ve otorite bunlara uyumu kolaylaştırıyor. Bu mantık ve felsefeden gelen bir yapı, Çin’i şu an yöneten kişilerde biraz demokrasiye geçiş olsa da bu mevcut. Belirli gruplarca ülke politikaları ve kuralları belirleniyor. Bu kurallara uyulması da bazı demokratik ülkelere göre daha yaptırımcı olabiliyor. İş gücü açısından, görüş açısından çok daha şanslılar bizden. Ülke stratejisi gereği ihracata yönelik bir politika izlediler ve kur seviyesini oldukça düşük tuttular. Bu da sürekli ihracat yapıp gelir ve fon elde etmelerine neden oldu. Ekonomilerindeki bu gelişmeler ana etken diye düşünüyorum. Bunun yanında çok yatırım aldı. Bu yatırım neticesinde burada uygulanan sistemi orada çalışan bir kişi gidip oraya birikimini aktardı. Bir Amerikan, İngiliz, Alman üst düzey yöneticinin Çin’e gelerek kendi sistemini bu ülkede uygulaması ile ülke bir nevi entelektüel sermaye de aldı. Bir de yine devlet politikası gereği ileride esas kritik noktalarda görev alacak gençlerini eğitimleri için Amerika’ya gönderdiler. Bu öğrencilerin hepsi çok başarılı öğrencilerdi. Ama hiçbir tanesi Amerika’da kalmadı Çin’e geri döndü. Dolaştığım bir büyük şirketin kampusunda üniversite bina yapmış. Üniversite öğrencileri haftanın iki günü bu şirketin üretimi ile ilgili orada çalışan işçilerle beraber ortak olarak laboratuarlarda, bilgisayar başında verim artırıcı araştırmalar yapıyorlar. İşte sanayi-üniversite işbirliği budur. Bizim de son yıllarda yapmaya çalıştığımız bir olay bu ama onlar bu işi çok önceden kavramışlar ve bunu önemsemişler. Ve şu an insan yatırımı ile beraber tekstil sektöründen farklı sektörlere rahatlıkla girebilecek seviyedeler. Çin teknoloji ağırlıklı sektörlerde bile ucuz fiyatlarla karşımıza çıkacak.
 
Ekonometri: Siz 3. kuşak yöneticisiniz. 3. kuşak olarak hedefiniz nedir?

Hedefimiz, şirketlerimizi devraldığımız yerlerden çok daha iyi yerlere getirmek. Bunu daha somut hale getirecek olursak bu yılki hedefimiz 600 milyon dolar iken önümüzdeki 5 yılda da 1 milyar dolarlık cirodur. Bunu yaparken de global bir şirket olmak istiyoruz. Global bir şirket derken gerçek anlamda Dünya şirketi olmaktan bahsediyorum. Dünya şirketi ne demek, tüm ülkelerde özellikle bizim sektörlerimiz açısından stratejik önemi olan ülkelerde üretim yapan, mal alan ve mal satan, mal getirebilen bir şirket olmak istiyoruz. Bunun ilk adımlarını bu sene attık. Romanya’da attığımız bu adımımız Mısır ve Özbekistan ile devam etmesini istiyoruz. 

Ekonometri: Doların artışı ihracatçıyı çok olumsuz etkiledi. Siz ihracat da yapan bir firma olarak bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Olaylar karşısında bardağın dolu tarafından bakmayı tercih ederim. Türk ekonomisi daha önceki yıllardaki koalisyon hükümetlerine oranla tek parti iktidarı ile daha istikrarlı bir döneme girdi. Bunun semeresini de direkt yabancı yatırımcılarla aldı. İhracat hedefimiz de keza aynı şekilde iyi bir biçimde gidiyor. Önümüzde mutlaka aşılması gereken engeller var, öncelikle onları aşmak durumundayız. Dolar ne olmuş? Faiz nasıl gidiyor? gibi kavramlar Pazar ekonomisinin dinamikler arasında yer almasına rağmen uygun politikalarla kontrol altına alınabilir. Biz tek tek parametreleri ilgilenmektense, hükümetimizin ulusal kalkınmamızda etkili olacak yeni politikalar benimsemesi gerektiğine inanıyoruz. ; “10 yıllık iş planı çıkarılması çeşitli sanayi dallarına teşvik vererek, daha az gelir getiren sanayi dallarını da başka alanlara kaydırması gerekir.” Özel sektörün de devletin bir ağabeyliğine ihtiyacı var. Geçmişteki tekstil yatırımları gibi bir çok teşvikler verildi, şu an ülkenin durumunu biliyorsunuz. Ülke ekonomisinde sürdürülebilir başarı için kısa vadeli planlar yapmaktan çok uzun vadede planlar yapılması gerekir. Özellikle insan kaynaklarımızı Dünya’ya göre yetiştirmemiz lazım. Yoksa sanayiye bırakırsak sanayici haliyle kendi çıkarını düşünecektir ve yatırımlarını yurtdışına taşıma eğilimine girebilecektir. Bunun sonucu olarak zaten çok ciddi bir sıkıntı olan istihdam daha da ağır bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Ülkede istikrar olduğu müddetçe yabancıların yatırımı devam edecektir. Devletin de biz sanayicilerin önünü açmak için maliyetleri düşüren önlemler alması gerekir. Bunlar nedir; enerji, işçi ücretleri vb. Bu maliyetler en azından bizim rakip olduğumuz ülkeler ile aynı seviyeye getirilmeli ki rekabet edilebilsin, zaten sanayicinin istediği de budur.
 
Ekonometri: Denizli’nin çevresindeki illerin teşvik alması sizleri sıkıntıya sokmakta. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?
 
Çok hızlı verilmiş bir karar. İlk başta çok az İl’e verilse de bu rakam daha sonra kademe kademe 59-60 ile çıktı. Bence yanlış bir karar. Belli bir kalifiyedeki elemanlarımız var. Tekstil tesislerimiz 1991 yılında kuruldu. Aradan 15 yıl geçmiş ve 15 yıl içerisinde aynı elemanlar ile çalışıyoruz. Elemanlarımız çok tecrübeli oldular. Şimdi ben bu tesisimi alacağım örneğin Afyon’da, Uşak’ta bir bölgeye taşıyacağım. İşçilerimizin %10’u bile Denizli dışına çıkıp başka bir şehre yerleşeceklerini sanmıyorum. Ben orada yeni istihdam sahası açacağım, yeni elemanlar alacağım, 15 senede kazandığım bu tecrübeyi silip atacağım sıfırdan başlayacağım. Hiçbir sanayici buradaki tesisini söküp, elemanlarını burada bırakıp oralara sıfırdan başlamaya gitmez. Bunun tamamen yanlış bir karar olacağını düşünüyorum. Geçmişte bir Profesör hocamızın paneline katılmıştım. Onun bahsettiği bir şey vardı. “Bölgesel bazda teşvik verilmeli” demişti. Kimi bölgeye otomotiv ile ilgili, kimi bölgeye tekstille ilgili teşvik verilmeli. Bu şekilde teşvik verilerek bu bölgelerin önünü açmak lazım. Ama bununla ilgili daha doğru bir kararın çıkacağına kesinlikle inanıyorum.

Ekonometri: Son olarak neleri ilave etmek istersiniz? 

Biz, öncelikle doğduğumuz büyüdüğümüz topraklara yatırım yapmayı tercih ettik. Çünkü biz Anadolulu olmaktan gurur duyuyoruz. Denizli’yi düşünüyoruz ve yatırımımızı Anadolu’ya yapıyoruz. Ama küresel ve global ekonominin gereği neyse onu da yapan bir şirketiz. Bizim prensibimiz müşterimizin yanında olmak. Müşteri İstanbul’da ise İstanbul’da, Romanya’da ise Romanya’da fabrika kuruyoruz. Bu noktada Anadolu’ dan gelip küresel ölçekli bir şirket olma yolunda ilerleyen bir şirketiz. Bir Denizli çalışması yapılırken Denizli’de böyle bir şirketin olduğunun vurgulanmasını isterim.Bu Ekonometri’yi okuyan Anadolu’daki tüm diğer şehirlerdeki şirketlere örnek olur. Sadece ulusal pazara değil Dünya’ya mal satma, Dünya ile ticaret yapma , Dünya ile iç içe olan ve Dünya’nın farklı bölgelerinde üretim hedefinde olan bir şirket olduğumuzun bilinmesini isterim.