Cafer Sadık Abalıoğlu Holding CEO’su Dr. Faruk Güler, Çin’deki gelişmelerin, faaliyet gösterdikleri bakır ve tekstil sektörleri nedeniyle kendileri için önemli olduğunu söyleyerek devam etti:

“Grup olarak Çin’de iş yapmıyoruz. Ama özellikle bakır ve tekstil sektöründe, Çin bizim için çok önemli. Diğer sektörlerimizde o kadar önemli olmasa da bu iki sektörde dünyanın en büyük oyuncusu olarak Çin’in hareketi bizim açımızdan kritik. Çin gittiğimiz her yerde piyasa oluşturan bir oyuncu. Çin’in ne yöne gittiği, teknolojiyi nasıl kullandığı ve hangi ürünlerle piyasaya çıktığı, gelecek için hangi alanlara yöneldiğini anlamak istiyoruz. Çin’e gelmekteki amacımız da buydu. Bundan sonra atacağımız adımlar, burada edindiğimiz izlenimlere göre değişecek.

Bir de Türkiye’de çok konuşulan bir “Çin korkusu” var. Bunun ne kadar geçerli olduğunu da görmek istiyorduk. Çin her şeyde çok programlı gidiyor. Uzun vadede ucuz malda dünyayı sarsacağını düşünüyorum. Amaçlarının o olduğunu zannetmiyordum, bunu daha açık gördüm. Yaptıklarına ve planladıklarına baktığımızda, 1950’lerde, 60’larda Japonya’nın izlediği yoldan gidiyorlar. Teknolojik ürünlere geçebilecek potansiyeli yaratmışlar, sistemlerini kurmuşlar. Bunda da en büyük etken, 1980’lerden beri uyguladıkları planlı gelişme. Hiç sapmadan, nereye gideceklerini bilerek yaptıkları endüstri planını hayata geçirmişler. 
Türk şirketleri iş yapabilir mi?

Burada satılamayacak ve buradan alınamayacak hiçbir ürün yok. Ticaretin iki yönünün de gelişmesi çok doğal. İnsan görünce daha iyi anlıyor. Burada satın alam gücü yüksek 300 milyon insandan bahsediliyor. 1,3 milyarlık nüfusa değil, ama bu bahsettiğim kitleye Avrupa’ya, ABD’ye astığımız her mal satılabilir. Dünyanın her tarafındaki en büyük markalar buraya gelmiş. Dolayısıyla üst kategorideki mallarda da rekabet fazla. Orta ve alt kalitedeki mallarda rekabet etmek mümkün değil. Üst kalitede, Çinlilerin yapamadığı işleri yapabiliyorsanız çok büyük bir Pazar var. Mutlaka burada ayağımız olması lazım.Marka anlayışı Çin’de çok üst seviyede. Dünyada tanınan büyük markalar burada var ve AB, ABD gibi yerlerden daha yüksek fiyata satılıyor. Türkiye’den bir firmanın buraya gelip marka oluşturması uzun zaman alır ama bu yola çıkmış şirketlerin fazla zaman kaybetmeden burada çalışması lazım. Avrupa’da marka olmaya çalışan şirketlerin daha hızlı büyüyen bu pazarda olmasında özellikle büyük fayda görüyorum.