Osman S.Arolat
Dünya Gazetesi
Pamuk ve iplik sektöründe 1966 yılından bu yana çalışmalarını sürdüren 1996 yılında iplik yatırımlarını geliştiren, Denizlili işadamı dostum Ali Abalıoğlu“nun son günlerin önemli konusu tekstil-konfeksiyon sektörü üzerine bir sohbet yaptık.
Abalıoğlu, bir soruyu gündeme alarak konuşmasına başladı: "Acaba konuyu yanlış bir platformda mı tartışıyoruz?" Sonra görüşlerini özetle şöyle ortaya koyup, kendisine göre yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
1970“li yıllarda Avrupalılar tekstilden çıkıp, bizde bu sektörde önemli sıçrama başladığı dönemde bizim çok hoşumuza giden bir tanım, "Tekstil, geçici merkezli bir iştir" söz konusuydu. Avrupa“dan üretim merkezleri bize kayarken biz bu söylemi çok sevdik. 30 yıl boyunca her geçen gün artan bir şekilde dünya pazarlarına mal yaptık. Biz büyüdükçe İngiltere, İsviçre, Almanya, İtalya gibi ülkeler kendi alanlarını daralttılar. Bize kapı açtılar.
"Tekstil, geçici merkezli bir iştir" bugün Türkiye aleyhine işliyor. Sektör Doğu“ya doğru kayıyor. Çin, Hindistan, Pakistan ve son dönemlerde bu alanda aktif olan Mısır etkinlik kazanıyor. Biz, Batılılar“ın terk ettiği rahatlıkta sektörü terk edemeyiz. Ama palyatif önlemlerle de sektörde kalma süremizi uzatamayız. Türkiye hem kamuya aktarılan paylar, hem ihracattaki önemi, hem istihdamdaki ağırlığı nedeniyle bu konuyu bir ülke meselesi olarak masaya yatırmak zorundadır.
Sanayicinin problemlerini bütünüyle kavramak, ona uygun çözümler üretmek lazım. Sanayici tek firma olarak piyasada fiyat tutturamaz olursa ya bilgi birikiminin başka bir ülkede piyasada kendisine imkan yarattığını düşünerek taşınma kararı alır. Böylece girdi maliyetlerini aşağıya çeker. Ya da sektörü terk eder. Kapatmak mı, çalışmayı sürdürmek mi daha az zararlıdır onun hesabını da yapabilir. Ama unutulmaması gereken konu, işsizliğin kol gezdiği ülkemizde bu sektörün istihdamın yüzde 20“sine sahip olduğu, devletin vergi, enerji maliyetleri ve işçilik üzerindeki paylar nedeniyle önemli girdiler ettiği unutulmamalıdır. "Bu ortam kaybedilirse devletin zararı ne olacaktır?" sorusu da gözden ırak tutulmamalıdır.Bu bütünlükte baktığımızda bizim bu sektörde daha uzun süre ve bu ülkede kalabilmemizin, üretimi sürdürmemizin faydası vardır. Ancak bunun için kamunun bizden talebinin kümesteki kazlardan daha fazla verim almak, tüy koparmak olmaması gerekir. Rakip ülkelerle girdi maliyetlerini eşitlemek bizi soluklandıracaktır. Türkiye tarımda yıllarca taban fiyat uygulaması yaptı. Sonra pamukta prim sistemine geçti. Taban fiyatı uygulanırken başlangıçtaki maliyet son noktaya konfeksiyona kadar yansıyordu. Prim sisteminde ise bu olmuyor. Bu nedenle benzeri bir uygulama düşünülebilir.
Türkiye“de çiftçinin refah seviyesi ve işçinin gelir düzeyine bakarsak rakibimiz olan ülkelerle sürekli rekabet edemeyeceğimiz ortaya çıkar. Ama bütün buna karşın, sorunu bir büyük resim içersine bütün unsurlarını katarak ele alırsak, buna uygun çözümler üretebilirsek, bir süre daha bu alanda kalmayı da başarabiliriz. Katma değeri yüksek alanlara geçmeyi de, marka, koleksiyon ve mağaza zincirleri yaratmayı da. Çözüm için pamuk üreticisinden konfeksiyona uzanan zincirde sektörün hiçbir bölümünü diğerinden ayırmadan ortak bir çözüm üretimine ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır. Bizim daha bu sektörde yiyeceğimiz çok ekmek vardır