Capital Dergisi

 

Cafer Sadık Abalıoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Abalıoğlu, yaklaşık 40 yıldır tekstil sektörünün içinde. Abalıoğlu, tekstilde yaşanan sorunlar nedeniyle standart üretimlerini yurtdışına taşıma stratejisi izlediklerini, Türkiye’de ise teknik tekstilde yoğunlaşmak istediklerini söylüyor. Sektörde kalabalık bir grubun başka sektörlere geçmek, emeği ucuz ülkelere taşımak gibi arayışlar içinde olduğuna dikkat çekiyor. Ali Abalıoğlu, “Standart mal üretimi belli bir vadede emeği ucuz ülkelere kayacak. Bu doğal bir süreç. Markalaşmak, mağaza açmak, araştırma geliştirme faaliyetlerini geliştirmek gibi çözümler çıkış olabilir. Ancak, bu çok büyük sayıda firmayı kapsamaz” diyor. 

 
 “Tekstil Gezici Merkezli Bir Sektör” 
 

 Tekstilde, özellikle hazır giyimde yaşanan sorun işin tabiatında var. Çünkü, emek yoğun bir sektör. 1960-1970’li yıllarda tekstilin gezici merkezli bir sektör olduğunu duymuştum. Ben bu lafı çok benimsedim. Çünkü, o zamanki şartlarda İngiltere, Almanya, İsviçre’ye biz pamuk ihraç ederdik. O ülkeler tekstilin merkeziydi. 

 Hakikaten de bu işi onların elinden söke söke aldık. Bu günlere kadar getirdik. Bugünde aynı olay, aynı sebeple emeğin ucuz olduğu yerlere gidiliyor. Bilgi dünyasında hız çok önemli. Dolayısıyla bizim aldığımız hızdan daha hızlı bir şekilde emeğin yoğun olduğu Hindistan, Pakistan, Uzakdoğu’ya taşınması gibi doğal bir süreç var ortada. Oraya gidecek.
 

3 Neden Sorunları Doğurdu 
Ancak, bir de Türkiye’nin yanlışları var. Bu iş zaten normalinde de böyle olacaktır. Ancak, Türkiye’de özellikle ihracatçı hak etmediği engellerle de karşılaşıyor. İstihdam üzerindeki vergi yükü, enerji fiyatlarındaki haksız uygulamalar, hepsinden de daha önemlisi değerli YTL bu engelleri oluşturuyor. Bu üç neden, doğal süreci gereğinden fazla hızlandırdı. Enerjideki kayıp kaçak oranın suçlusu ihracatçı değil ya da Türkiye kayıt dışı cennetiyse bunun suçlusu sanayici değil. Bunların bedelini ihracatçılardan alınacak denilirse ihracatçı belli bir zaman sonra bu işi bırakmak zorunda kalacak.

 

“Daha Proaktif Davranabilirdik” 
Sektöre yönelik eleştiriler de var. Tabii daha proaktif davranabilirdik. Kotaların kalkacağı 1996-1997’lerde biliniyordu. Bambaşka şeyler olabilirdi. Bugün dahi bile sorunlar bütün yetkililer tarafından masaya yatırılıp en akılcı tedbir nedir diye sektöre yönelik çözüm üretilmiştir. Türkiye ekonomisinin yatırımlarıyla, istihdamıyla, ihracatıyla, üretimiyle yaklaşık yüzde 30’lar seviyesinde işgal eden bu sektör, nasıl bu kadar başıboş bırakılabilir? Ben anlamıyorum. Çok yakın geçmişte bile kıt olan kaynaklarımız standart mal üretimine yönelik yatırımlara aktarıldı. Dolayısıyla biz sanayicilerin de hatası var. Üstelik hala standart mallara yatırım yapılıyor. 


“İplik Uzun Vadede Daha Şanslı Olabilir” 
Emek yoğun olduğu için hazır giyimin şansının daha zayıf olduğunu görüyorum. Ama belki marjlar dolayısıyla hazmediyor. Hala talep var diye yanlış değerlendirmeler duyuyorum. Evet, talep var. Çünkü, dünyada 7 milyar insan çalışıyor. 7 milyar nüfus önce doyurulacak, sonra giydirilecek. Biz bu işi çok iyi ve kaliteli yapıyoruz. Sanayiciliği öğrendik. Müşterinin taleplerine çok iyi cevap veriyoruz. Ancak, bir kusurumuz var, o da fiyat. Yurtdışındaki talep diyor ki, benim elimde böyle bir fiyat alternatifim var. Karşı tarafı da deneyerek Türkiye’nin siparişlerini azaltıyor. Ama hala devam ediyoruz. Çünkü, dünyadaki talep büyüyor. Dolayısıyla, bu koşullarda tekstil, hazır giyime göre daha avantajlı diye düşünüyorum. Çünkü, hazır giyime baktığımız zaman daha esnek yoğun olduğunu görüyoruz. Bu sıkıntıların hepsi ipliği de bütün tekstil sektörünü de kapsıyor. Ancak, emek yoğun olma anlamında değerlendirirsek iplik uzun vadede daha şanslı olabilir. 

“Büyük Gruplar Arayış İçinde” 
Biz durumumuzdan memnunuz. Tabi karımız çok düştü. Güçlü öz kaynakla çalışmamızın önemli bir etkisi var. Fakat, biz olayı çok uzun vadeli görmediğimiz için, bugün standart üretimimizi emek bakımından daha cazip olan ülkelere kaydırmak gibi bir strateji izliyoruz.

 Sektörde çok kalabalık bir grubun arayışı söz konusu. Sektör mü değiştirelim, yoksa iyi bildiğimiz işi avantajlı ülkelerde mi yapalım diye bir arayış içindeler. Fakat tabiî ki bu gelişmeler çok arzu edilen hızda olmuyor. Çünkü, o ülkeler Türkiye’nin 30-40 yıl öncesini hatırlatıyor. Mesela biz Mısır ve Özbekistan için uğraşıyoruz. O ülkelerde arzu edilen hızda gelişmiyor maalesef. Ama böyle bir arayış var. Bu Türkiye’deki üretimin kayması demek.

 

 

 

 Başarılı Olanlar Neyi Farklı Yapıyor?

 

 Kendisini kurtaracak, mağazacılıkta, markalaşmada, Ar-Ge, teknik tekstil gibi konularda başaralı olacak firmalar mutlaka olacaktır. Ancak, bugünkü ağırlık kalmayacak diye endişe ediyorum. Başarılı olmada ürün ve müşteri çeşitlenmesi mutlaka etkili oluyor. Kalite çok önemli bir faktör. Dolayısıyla rakip ürünlere karşı biraz daha şanslarını devam ettiriyorlar. Ama maliyettin içerisinde hammadde, enerji, işçilik ve paranın maliyeti unsurlarında Türkiye rakipleriyle bence baş edemiyor. Mesela ABD, pamuk üreticilerini çeşitli krediler ile sübvanse ediyor. Bunun dışındaki Özbekistan, Hindistan, Mısır, Pakistan gibi üreticiler Türk çiftçisinden daha düşük maliyetle pamuk üretebilecek konumda. Paranın maliyetine baktığımızda diğer hiçbir ülkede Türkiye’deki gibi reel faiz yüksek değil. Maliyetlerin hiç birinde Türkiye avantajlı değil. Ancak, Türkiye’deki sanayiciler kalite ve verimlilikte çok yol kat etti. Kalite, verimlilik, coğrafi konum ve tasarım bakımından rakiplerimize göre daha iyi konumdayız.

“En Önemli Sorun Değerli Ytl’dir” 
SICAK PARA HAKSIZ BİR OYUNCU Bana göre değerli YTL tekstilin önündeki en önemli sorunlardan biridir. Ekonominin normal işleyişi içinde ithalat, ihracat ve turizm gelirleri var. Cari açık dediğimizde kendi içerisinde YTL değerini bulmalı. Bu değere normal işlevin dışında yanlış ve haksız giren bir oyuncu var. Buda sıcak paradır. Dünyadaki kar iştahı çok yüksek olan yabancı sermaye dünyanın neresinde en yüksek karı bulabilirim diye baktığı zaman en yüksek reel faizi Türkiye’de buluyor. Yani, sıcak para hızlı bir şekilde gelmeye devam ediyor. Gelen sıcak parayı normal ithalat ihracat dengesi içinde değerlendirdiğimiz zaman YTL kıymetli oluyor. 

 

ÇİN PARASININ DEĞERİNİ DÜŞÜK TUTUYOR En büyük rakibimiz Çin, kotaların kalkmasıyla elde ettiği avantajı kaybetmemek pahasına düşük Yuan’la mücadele etmeye devam ediyor. Bütün dünyanın tehditlerine rağmen Yuan’ı hak ettiği yere yükseltilmiyor. Çin 60-100 milyar dolar arasında doğrudan yabancı sermaye giriyor, trilyon dolarlık rezervlerden, dış ticaret fazlasından bahsediliyor. Ancak, Çin hala parasının değerlerini düşük tutuyor. Tekstildeki en büyük rakibimiz en büyük koz olarak kendi parasını düşük tutuğu zaman biz paramızın değerini yüksek tutmak övüncüyle hızla ekonomimizi hantallaştırıyor, batağa götürüyoruz gibi bir endişe taşıyorum.

 

“Ab Süreci Emek Yoğun Sektörlerde Türkiye’de Şansını Azaltıyor”  
•Son dönemlerde yenilikçilikten bahsediliyor, akıllı ürünler konuşuluyor. Sektörün büyükleri öz sermaye, bilgi anlamında bu dönüşümü sağlayacak birikime sahip mi? 
•Akıllı ürünleri biz teknik tekstil olarak adlandırıyoruz. Bunu sektöre genellemek mümkün değil. Sermayesi ve teknolojik bilgisiyle hızlı davranıp öncü oldukları takdirde başarılı olacaklardır. Ancak, teknik tekstil kalabalık bir sayıya tahammül etmeyecektir. •Bütün bu söyledikleriniz sektörün konsolide olacağını ve firma sayısının oldukça azalacağını gösteriyor? 

•Evet sektör konsolide olacak. Bu unsurları yerine getirenler ayakta kalacak. Ancak, sektöre ilişkin çok iyimser görüşlerim yok. Özellikle AB süreci ile birlikte ekonomi gerçekten iyi gidiyor. Ancak bu, tekstil sektörünün aleyhine işliyor. AB’ye girmek demek halkın refah seviyesinin yükselmesi anlamına geliyor. Bu da emek yoğun sektörlerdeki şansımızın daha da azalması anlamına geliyor bana göre.