Önce Kalite Dergisi
“Gelecek liderlerin önderliğinde aydınlanacak karanlık bir yol ve bu yolda kültürel değişim büyük bir zaman ve emek gerektiriyor.” diyen Er-Bakır Genel Müdürü Müjdat Keçeci, Denizli Orman Çevre Vakfı ile Denizli Kültür Sanat Vakfı’nın kurucu yönetim kurulu üyesi iken son seçimlerde de Denizli Sanayi Odası başkanı oldu.
Büyük Ölçekli İşletmeler Kategorisi’nde Ege Bölgesi Büyük Ödülü sahibi bir kurumun genel müdürü olarak mükemmelliğe giden yolun kilometre taşlarını ve sizin için anlamını anlatır mısınız?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki mükemmellik yolculuğu Toplam Kalite kültürünü benimsemiş liderlerle başlar ve onların ışığında devam eder. Bizim şansımız kuruluşumuzdan itibaren kurucu ve yönetici seviyesindeki liderlerimizin müşterilerine, çalışanlarına, topluma ve işbirliği yaptığı kuruluşa bir ortak, bir paydaş gözüyle bakıyor olmasıydı. Bu temeller üzerine bina edilen organizasyonumuzun da Toplam Kalite yolculuğu kilometre taşlarını şöyle özetleyebilirim.
Kalite Güvence Müdürlüğümüzü 1994 yılında oluşturduk. 1996 yılında ISO 9000 belgesi aldık, 1999 yılında otomotiv üreticilerinin ortak standardı olan QS 9000 belgesi almaya hak kazandık. 2000 yılında UKH kalite belgesi imzalayarak ilk özdeğerlendirmemizi yaptık. Sizin de bildiğiniz gibi 2005 yılında Ege Bölgesi Kalite Büyük Ödülü almaya hak kazandık.
Er-Bakır’ın gelecekle ilgili hedeflerine aldığı ödülün nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz?
Er-Bakır; konusunda öncü olma ve tüm dünyada pazarlama, satış ve üretim yapabilme kapasitesine sahip olma hedefi yanında stratejisi gereği, hızlı küreselleşme rüzgarlarına karşı “çevik şirket” olma zorunluluğu vardır. Sürekli değişen şartlarda fırsatları değerlendirme ve tehditlerle başa çıkmak için “çevik şirket” olma yöntemi olarak Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarını sürdürecektir. Bu yolda ödül, dış gözlerin bu yolculuktaki bulunduğumuz noktayı belirleyen bir ölçümüdür ve önemli bir motivasyon kaynağıdır.
Şöyle düşünüyoruz: insanlar ve kurumlar kendilerini “mükemmel” gördükleri andan itibaren geri dönüş başlamış demektir. Biz; en büyük gücümüzün kendimizi beğenmemek, hep daha mükemmele koşma olduğunun farkındayız. Bu noktadan ödül bize “doğru yoldasınız”; “devam edin önünüzde mükemmelliğe giden sonu olmayan bir yol var”; mesajlarını verdi. Biz, bugün dünden daha fazla Toplam Kaliteye inanıyor, çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.
Bu ödül büyük bir sorumluluğu da omuzlarımıza bırakmıştır: Her gün yemekhanemizde sergilenen ödülü gördüğümüzde, bizi aydınlatan bu ışığı çevremize de taşımanın sorumluluğunu hissediyoruz . Bu ödülle birlikte kuruluşumuz, çevre ve kardeş şirketlere bir referans oluşturacak, bölgemizde de Ulusal Kalite Hareketinin yayılmasına aracı olacaktır. Bu doğrultuda özellikle tedarikçilerimizden aldığımız destek bizleri cesaretlendirmektedir.
Ödülle birlikte tüm müşterilerimizden de olumlu tepkiler aldık. Özellikle yüksek teknolojiye mal hazırlamamız nedeniyle, bizim daha önce EFQM modeli ile yaşayan müşterilerimiz de var. Tedarikçilerini sadece fiyata göre değil bir bütün olarak değerlendiren bu kurumlar gözündeki imajımız da bu ödülle pekişmiş oldu. Bu vesile ile pek çok müşterimiz bizlere, uzun vadede birlikte çalışabilecekleri güven veren bir şirket olduğumuzu tekrarla ifade ettiler.
Kısaca müşterilerimiz için “çevik şirket”; çalışanlarımız için “güçlü ve geliştiren ortam”; toplum ve işbirlikçilerimiz içinse ondan aldığını çoğaltarak geri veren sürekli ve kazan-kazan ilişkisine dayalı bir kuruluş olmaya devam edeceğiz. Kısa vadeli hedefimiz, bu ödülü Ulusal Kalite Ödülü ile daha yükseklere taşımak...
Bir lider olarak bu sürecin kurum üzerindeki yansımaları ve verimliliğe katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Er-Bakır yurt içinde toplam bakır pazarının yaklaşık olarak üçte birine hakim durumda, dünyada ise kuruluşundan itibaren kendi adı ve markası ile üretim, dağıtım ve satış yapan yaklaşık olarak 240 milyon dolar ciroya sahip bir organizasyon.
Kalite yolculuğunun kendisinin de bir ödül olduğunu burada vurgulamak istiyorum. Örneğin müşterinin bakış açısından; EFQM modelinin bize müşteri ilişkileri konusunda önemli açılımlar sağladığını söyleyebilirim. Doğrudan ilişkileri kısa vadede izlenemese de çalışan memnuniyetinin, moral ve motivasyonun yükselmesi müşteri tarafından fark ediliyor ve olumlu yaklaşım olarak size geri dönüyor. Başka bir paydaşımız da çalışanlar… Ödülün çalışanlarımız üzerinde çok önemli bir etkisi oldu. Bir ideal üzerinde çalışmanın ve başarının tescilinin insanları motive ettiği bir gerçektir. Her seviyede çalışan, fiziksel emeğinin yanı sıra zihinsel çıktılarını da, yüreğini de bir aile ortamı içinde işine kattığını gördük ve elimizden geldiği kadar bu süreci destekledik. Bu süreç sayesinde çalışanlarımızda aidiyet duygusunun, ekip ruhunun, birlik ve beraberliğin arttığını gözlemekteyiz.
Topluma gelince; özellikle Denizli’de yerli sermayeli bir kuruluşun bu başarısı diğer kuruluşları da cesaretlendiriyor. Ben şahsen “Anadolu kaplanı” ifadesini son derece itici buluyorum. Bu ifade bazılarının ağzında savunma mekanizması gibi kullanılıyor. Şirketler nerede kurulu olursa olsun küresel rekabetle mücadele etmek zorunda artık. Anadolu kaplanı değil küresel kaplan olmak zorundayız. İşbirliği yapılan kuruluşlar açısından değerlendirdiğimizde “kazan-kazan” felsefesi daha da öne çıkmıştır. Daha önce yapmakta zorluk çektiğimiz kıyaslama çalışmalarını etkin kılarak verimliliğe önemli katkılar sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Bugün dünya 10 yıl öncesinden daha hızlı dönmüyor ancak bilgi binlerce kez daha hızlı dönüyor. Bugün rekabetin en önemli dinamiğinin sektörün ve ülkenin sınırlarını aşan bir bilgi paylaşımında olduğuna inanıyorum. Bir aile şirketi olarak hissedarlarımız kişisel olarak yönetimimizde yer almaktadır. Yönetim en başından itibaren bu yolculukta desteklerini açıkça ortaya koymuş bu başarı onların desteği ile sağlanabilmiştir. Hissedarlarımız böyle bir ödülü almamızdan son derece memnun olmuşlar ve memnuniyetlerini tüm çalışanlarla coşku içinde paylaşmışlardır.
Sosyal sorumluluk anlayışınız içerisinde değerlendirilebilecek çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Şirketimizde kurulduğu yıldan bu yana var olan sosyal sorumluluk anlayışımız ve bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalarımız EFQM Mükemmellik Modeli’nin benimsenmesiyle yapısal bir hale getirilmiştir. Örneğin, toplumun beklentilerini algılamaya yönelik uygulamakta olduğumuz Toplumsal Sorumluluk Anketinin kapsamı ve içeriği ele alınarak güncellenmiş ve toplumun beklentilerinin daha sağlıklı öğrenilerek ayrılan kaynağın daha iyi yönetilebilmesi sağlanmıştır.
Kimyasal arıtma yapan atık su arıtma tesisimiz Kasım 1992 yılında kurulmuş ve o tarihten bu yana kesintisiz olarak çalıştırılmaktadır. Er-Bakır bu konuda yerel kuruluşlara örnek olmuş ve öncülük yapmış bir şirkettir.
1997 yılında 1,2 milyon dolar harcama yapılarak Denizli’de Er-Bakır Fen Lisesi yaptırılmış ve okul daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. Okul ile halen maddi manevi birlikteliğimiz devam etmektedir. Üniversite giriş sınavlarında daima ilk 10’a giren okulumuzla ne kadar iftihar etsek azdır. 2000 yılından bu yana okulun ÖSS sınavında başarılı olan öğrencileri, yapılan törenlerle ödüllendirilmekte ve öğrenciler teşvik edilmektedir. Kuruluşumuzun çeşitli aktiviteleri sürekli iyileştirme faaliyetleri v.b okul konferans salonunda yapılarak okul ile işbirliğinin devam ettirilmesi sağlanmaktadır. Yaşadığımız kent Denizli’de ortaklarımızın veya grup şirketlerimiz adlarına yedi adet okul yaptırıp MEB’na devrederek eğitime katkı sağlamanın haklı gururunu taşıyoruz.
2001 yılından bu yana her yıl, Er-Bakır öncülüğünde, Türkiye’de ilk ve halen tek olan “Okullar arası Takım Satranç Turnuvası” (ilköğretim ve liseler düzeyinde) düzenlenmektedir. Bu turnuvada dereceye giren sporcular ödüllendirilmekte ve satranç sporunun gelişmesine, gençler arasında yaygınlaştırılmasına katkı sağlanmaktadır. 2002 yılında Er-Bakır Spor ve Kültür Kulübü kurulmuş ve başlangıçta 10 olan lisanslı sporcu sayısı bugün 38’e yükselmiştir. Bu kapsamda 2003 yılında ülkemizde düzenlenen Dünya 16 yaş altı satranç olimpiyatlarına sponsor olunmuştur. Satranç birinci liginde oynayan takımımız bu sene sekizinci olmuştur.